
Aga’nın Hikayesi
Bugün Galip Kaynar mağazasının en sıcak köşesindeyiz. Her gün onlarca soru aldığımız, birçok kişinin hayalini süsleyen Aga Pişirme üniteleri…
Aga bütün dünyada ikon olmuş bir marka. Hikayesi, hikayesi çok ilginç. Bizim hikayemizde çok ilginç ama bizim Hikayemiz den önce Aga’nın kendi hikayesini anlatmak istiyorum. Orijinali de Aga, İsveç’te keşfedilmiş bir marka. İsveçli Belen isimli bir fizik profesörü, Nobel ödüllü fizik profesörü. Deniz fenerlerini geliştiren ve bir çok konuda araştırmaları, buluşları olan bir profesör.
Bir gün laboratuvarında deney yaparken büyük bir patlama oluyor ve ne yazık ki vücudunda çok ciddi bir hasar oluşuyor ve daha önemlisi görme yetisini büyük bir kısmını kaybediyor. Haliyle uzun bir süre evinde istirahat etmesi gerekiyor. Evde istirahat ederken bir şeyi gözlüyor. Eşi, evdeki yardımcılar hummalı bir çalışma mutfakta. Bütün gün işte sular kaynatılır, yemekler pişiriliyor, ütüler yapılıyor falan. Ve o dönemin mutfağı da tahmin edeceğiniz gibi birçok şey ateşin, ocağın etrafında gelişiyor ve bunu seyrediyor ve bu da daha kolay bir çözüm olması gerekli derken Aga’yı keşfediyor. Güç tabi. Keşfettiği bu pişirme İngilizler tarafından patent hakları alınıp İngiltere’ye taşınıyor. Burası aslında endüstri devriminin yapıldığı yer. Hatta o tarihte bu bölgeyi resmeden sanatçılar gökyüzünü kırmızı tasvir ediyorlar. O kadar. Büyük döküm atölyeleri ateş, alevler ve gökyüzü kırmızı. Abraham Derby Bu döküm patenti de alan kişi. O tarihte işte bizim bildiğimiz döküm tencereler, tavalar. Bunları kum kalıplarda dökmeyi beceren kişi ve bunun patentini alıyor. 300 yıldır bu bölgede döküm yapılıyor. Bugün ise yalnızca Aga’nın fabrikası faaliyet gösteriyor. Diğerlerinin birçoğu kapalı ya da müze ve çok ilginç. Unesco’nun koruma altına aldığı bir bölge.
İngiltere’deki en ünlü trekking alanı. Birçok İngiliz haftasonunu geçirmek için buraya gidiyor. Bir tarihte gökyüzü kırmızı, bugünse her taraf yeşil ve trekking alanı. Eğer Brown Derby Seven Nehri kenarında ayrım BRIC diye bilinen bugün mimari literatürde çok önemli bir eser. Bunu inşa edip tamamen dökme demirden bir köprü. Bu kasabanın hangi noktasında olursanız olun harika bir perspektif veriyor bu köprü. Daha da ötesi bugün AGA fabrikasının döküm aynisini yöneten kişi Ebrehe. Derby ailesinin 32 inci kuşak varisi. Çok ilginç. Ben de bu seyahatlerimde o kasabada dolaşırken bir şey dikkatimi çekti. Bu köprüyü tabikide seyretmeye doyamıyor sunuz ama kaldırımların kenarı da döküm. Tabii bütün kasaba değil ama ana yolların hepsinde kaldırımların kenarı döküm. Benim bir kaldırım merakım var. Çünkü kaldırımları mimarinin önemli bir unsuru olarak görüyorum. Daha da ötesi medeniyetin bir unsuru olarak görüyor. Yani şöyle kaldırımlar yükseldikçe medeniyet düşük kaldırılır, yüksekliği az olunca medeni yüksek olur diye düşünüyorum. Tahmin edeceğiniz gibi kaldırımların yüksekliği az ama çok çarpıcı olan döküm. Böylesi de bir döküm merkezi. İşte o yıllardan bu yıllara kadar, yani 1922’de. Keşfedilen bu ürün bugüne kadar nerede ise aynı görüntü ve nerede ise aynı fonksiyonlarla mutfakları süslüyor. Bizim hikayemiz nasıl başlıyor? Meslek hayatıma başladığım ilk günden itibaren daha çok iç mimari ile ilgilendik. Ben Teknik Üniversite Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldum. Ama öyle bir gelişim oldu ki %95 projemiz iç mimari ile geçti. Rahmetli hocam üniversitedeyken bir şey söylemişti, iç mekanda mutfağı çözüyor sanız evin diğer bölümlerinde pek rahat çözebilirsiniz. Mutfak evin kalbi. Herhalde bunun etkisi mi oldu bilmiyorum Ya da hayat beni öyle bir tarafımı gönderdi. Mutfakla başladım meslek hayatına. Evet, mutfak evin kalbi.
Ateş ile başladık. Herkes ateşi etrafında toplandı. Sonra Eee ocak evlerimizin içerisi de girdi. Herkes ocağın etrafında oturdu, yedi pişirdi. Daha sonra fırın ve günümüzün modern mutfakları ama hep evin kalbi mutfak oldu bu. Bu süreçte biz bu güne gelinceye kadar sayısız mutfak projesi ürettik tahmin edeceğiniz gibi de. Eeee bu ilgi olunca bütün seyahatlerde her zaman mutfakla ilgili Kimin evi? Yani pişirme dünyasıyla ilgili her şey, her zaman ilgi odağımız merkezinde oldu. Ve tesadüflerle Aga yı keşfettim, mağazalarını keşfettim ve yine tesadüflerle dostlarımın evinde tecrübe etme imkanım oldu. Ve bir gün geldi ki Aga ile yollarımız kesişti. Biz bu işi Türkiye’de yapar mıyız? Yapar mıyız? Bana sorarsanız yaparız. Ama ben ilk önce aklına çok güvendiğim, sevdiğim çok önemli iş adamlarına danıştım. Ailemi danıştım. Bütün iş arkadaşlarıma danıştım. Hiç abartısız söylüyorum ki yüzde ellisi evet Türkiye de çok iyi olur. Bahsettiğim sene on sekiz sene öncesi, yüzde ellisi de tam tersi. Yo hayır, o ısıda, o günkü teknolojiyle aga ısı üretiyor. Yani hepsi birden çalışıyor. Bütün üst üst plaka fırınlar aynı anda açılıp aynı anda kapanıyor. Hayır, bizim iklim bize pek uygun değil. Zor. %50 %50 oy bana kaldı ve oyumu AGA ile başlamaktan yana kullandım, iyi ki kullanmışım. Çok ilginç. Ben daha ileri yaş grubunun AGA’yi tercih edeceğini düşünüyordum her zaman. İşte artık hayatın evini yapmış ve en güzel pişirme ötesinde oraya koymak isteyen ve o gelenekleri, o kuzine denilen şeyi işte annesinde, evinden, ailesinin evinde. Görmüş, deneyimlemiş insanlar tercih eder diye düşünüyordum. Hayır, tam tersi oldu. Hiç abartısız söylüyorum. %80 kullanıcı AGA’yı tercih eden kişi genç oldu. Türkiye’de müthiş bir yemek kültürü var.
Statü dünyanın birinci, ikinci, üçüncü de derseniz değil ama bence kesinlikle ilk 3 arasında olan bir mutfak kültüründen bahsediyoruz. Jenerasyonlar dan jenerasyona geçiyor ki geçmiş bunun da göstergesi. Çok önemli bir kullanıcı kitlesinin genç olması. İşte kuzine denilen alet, onun üstünde kaynayan su, içinde pişen ekmek falan. Böyle bir anılar demek ki bir yerden beni ateşlemiş ve bu işe karar vermemi sağlamış. Ama böyle size bir genç nüfusun bunu tercih etmesinde eminim. Onun öyle bir anısı yok. İşte orada da bizim ülkemizin sahip olduğu genler. Bu müthiş bir şey ve kültürü var. Biz yani annelerimiz, ninelerimiz mutfakta çok uzun süreler harcayıp çok rafine, çok özel yiyecekler pişiriyorlar. Aslında hep mutfakta, ateşin başında, ocağın başında toplandık. Sonra bir dönem oldu ki bunu bir unuttuk. O. Ona girmek istemiyorum. O dönemde mutfağın kapıları kapandı ve işte orası kirliliği karışık falan bir yer diye algılandı. Mutfakta pişirildi, servis yapıldı ama bugün tekrar özümüze döndük ve yüzde yine bugün %80 %90 müşterimiz. Eee ee dostlarını ilk önce mutfağa davet ettiğini söylüyorlar ki ben de öyle yapıyorum Yani eğer akşam evde ağırladım birisi varsa ilk önce mutfakta merhaba diyoruz. Neler pişirdiği bizi konuşuyoruz. Ondan sonra yemeğe geçiyoruz yine tekrar. Mutfak olması gereken öneme sahip oldu. Enable Riley iken David ol ve ol gerçekten her şeyi yapıyor. Bana ilk present rasyon yaptıklarında fabrikaya gittiğimde 100 birim bilgi verdiler. Döndüm ancak 70 de anlatabildim. Biraz mucizevi geldi bana ama ne zamanki arge kullanmaya başladım %30 anlattım.
Şöyle ki mutfakta bir aga bulaşık makinesi ve buzdolabına ihtiyacınız var. Sonra grill içerisinde ekmek kızartma makinesi içerisinde, tost içerisinde buharlı pişirme tüm fonksiyonları kapsayan bir tek yalın, sade, şık görüntüye sahipsiniz. Bu gerçekten aga da sahip olduğu en büyük özelliklerden biri. Bu sadelik ve arkadaş, arkadaşlık ve aga ile arkadaşlık kuruyorsunuz. Bu duygu bambaşka. Bunu yaşamadan da anlatmak gerçekten çok zor. Kolay kullanım ve güvenli kullanım nasıl anlatabilirim? Kolay kullanıma en güzel örnek Fransız aktör Celal Depar diyor. Çok fanatik bir AGA kullanıcısı şöyle diyor 10 arkadaşımı dostu Bey’de ağırlarken tüm vaktimi onlara ayırabiliyorum. Yani biliyorum ki bütün malzemeyi kendi alıyor, kendi pişiriyor, kendi hazırlıyor. Hepsine hazırlıktan sonra ilgili bölüme koyup pişiriyor ve dostlarıyla beraber sofraya oturuyor. Her şey hazır. Sırası geldikçe çıkartıyor ve sunuyor. Aga da farklı pişirme bölmeleri var. Bu hedef aslında AB’yi belki de en farklı kılan şeylerden biri. Çünkü alıştığımız hayatta bir tane fırın var. Bir tane pirzola yapacaksanız fırında açayım. Bir tek biberli ızgara yapacaksanız fırını, açıyı biraz zor gözüküyor. Ama burada her an ister bir pirzola, ister bir ziyafet size hazır aga var hep bir şey alıştık 180 derece. 20 dakika 28 olunca muhtemelen bozuldu. Aga da böyle değil. Çok daha güvenli bir sürede sizi kompanse edebiliyor. Evet unuttunuz da aldınız ve süreyi aştı. Yine de çıkan yiyecek bütün nefes hasreti içerisinde ve vitamin değerleri içerisinde bunu da sağlıyor. Radyant ısı, radyant ısı. Tamamı döküm olduğu için tüm alt üst, arka, yan kapak, tamamı döküm. Bu ısı radyant metotta yayılıyor böyle olunca. Yiyeceklerin şöyleydi ilk hatırlıyorum. Kataloğu tercüme ederken İngilizceden Türkçeye. Yiyecekleri ıslak dokusunu içerisinde muhafaza eder diyor.
Yiyeceklerin ıslak dokusunu içerisinde muhafaza eder. Tercüme edelim. Moda mod karşılığı bu. Beceremedik ve sonra da dedik ki Evet, yiyeceklerin ıslak ısı dokusunu içerisinde muhafaza eder. Yani tüm vitamin değerlerini ve nefes etini yiyeceğinizi gerekli ısı bölümüne koyuyorsunuz. Hatta yalnızca o ısı bölümünde değil, arada gezdiriyor sunuz. Şöyle ki. Res ting diye adlandırdıkları kızartma ve ızgara bölümü, yüksek ısıda pişirme bölümü booking. Yani pasta börek pişireceğiniz orta ısıda bir bölüm ve sım reng düşük ısıda bir bölüm. Sizin Breaking Again çok övündüğü bir kısım. Eee nasıl söylesem? Bir kuzu kolu alıp sabah on birde koydunuz. Akşam altıda çıkarttınız. Kapagi açmanıza gerek yok. Çıkan doğada pişmiş bir taş, ocakta ya da tandırda o kıvamda pişmiş bir kuzu karşınızda. Tasarımın, bir icadın, bir şeyin ikon olabilmesi için ne gerekli? Başarılı olması gerek? Yani şöyle bir lokantaya gidiyoruz. Çok muhteşem bir dekorasyon. Harika ama sulayacak dereyi değil. İkon değil. Devam etmiyor. Evet, çok şık olması gerekebilir sizin için ama en önemli şey lezzet pişirdiği yiyecek deki kalite bence. Ag’nin ikon olmasında. Evet bu bu bahar 1922 den beri çok az değişti. Bu logo aynı bu sıcaklık bu bu muhteşem dönüş aynı. Evet buna biz saygı duyuyoruz ama bana sorarsanız temelinde gerçek hayat. Aileyi dostları etrafında toplayan gerçek bir ürün var, ikon olmak böyle bir şey. Aksi halde yanlızca tasarımda birşeyin çok başarılı olması mümkün değil. Fonksiyon beraberinde olması gerekiyor. Renk kaynağı mağazasında olmak güzel bir duygudur. Tahmin edeceğiniz gibi farklı mekanlarda olduk ama Anadoluyu sardığında kendimizi çok iyi hissediyoruz. Kendi sebze bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünleri alıp burada pişirmek, AG’nin yeni dış mekan pişirme ünitelerini bahçemizde sergileyebilmek, dostlarımızla paylaşmak gerçekten çok farklı bir duygu. Çok mutluyuz.
Bir yanıt yazın